EMNİYET KEMERİ TEKERLEKLİ SANDALYELER KADAR BAĞLAYICI DEĞİLDİR.

TRAFİK CANAVARI OLMAYIN!!


Super Kodlar

   
 
  Alkol ve Trafik

ALKOL VE TRAFİK PSİKOLOJİSİ
     Bir taraftan sayısı ve hızı artan araçlar yaşantımızın vazgeçilmez bir parçası olurken, diğer taraftan birçok insanın yaşamına son vermekte, onları sakatlamakta ya da maddi zararlara neden olmaktadır. Trafik kazaları, dünyanın temel ve Türkiye’nin ise en başta gelen ve çözümü zor sorunlarından biri olduğu için incelenmesi ve çözüm yolları bulunması gerekmektedir. Erdem’e (1977) göre, birçok ülkede ölümlerin hemen hemen %50’si ve hatta daha fazlası trafik kazalarından ileri gelmektedir. Trafik kazalarının başta gelen nedenlerinden biri alkol kullanımıdır. Alkollü olarak araba kullanma, büyük ölçüde alkol bağımlılığından kaynaklanan bir semptom olarak kabul edilmektedir. Bu yazıda daha çok alkollü araç kullanma ile trafik arasındaki ilişkiler üzerinde durulmuştur.
      Son yıllarda sürücülerin içki kullanması belirgin olarak artmıştır. Bazı ülkelerde trafik kazalarının %30-40’ının nedeni alkoldür (Pelkin ve Landzhev, 1977). Alkol almış sürücünün sürücülük yeteneğinin alkolün etkisi sonucu olumsuz olarak etkilendiği bilimsel olarak ispat edilmiştir. Küçük dozlarda kullanıldığında, insanlar sabırsız, haddini bilmez olmakta ve reflekslerin yavaşlamasıyla zihinsel faaliyetler bozulmaktadır. (Yılmaz, 1996). Alkollün fazlası ise bireye aşırı güven verdiğinden, aşırı alkol alan kişiler, kusursuz oldukları sanısıyla kusur yapmaktadırlar. Bir duble bira ya da 60 cm3 viski ya da rakı alanlarda yarım saat araba kullanamayacak kadar denge kusuru olmaktadır. Fazla alkol gözde kararmaya neden olmakta, dikkat, düşünme ve karar gücünü bozmaktadır. Alkol miktarı arttıkça kandaki oksijen azalmakta ve beyin ihtiyacı olan oksijeni temin edemediği için işlevlerini yavaş yavaş kaybetmeye başlamaktadır. Alkol etkisi ile kişi saldırganlaşmakta, bazen de uyku hali ve uyuşukluk başlayarak kurallara uymamakta ve fren, vites ve direksiyonu zamanında gereğince kullanamaz duruma gelmektedir. Hız tahminleri ve hız karşılaştırmaları azalmakta ve hatta hızın korku veren etkisinden uzak kalarak hızı çekici bulma tutkusu başlamakta, mesafe tahmini sıfıra inmektedir (Yılmaz, 1996). Böylece, alkollü araç kullananlar yollarda tehdit unsuru oluşturmaktadırlar. Alkollün sürücüler üzerindeki olumsuz etkileri alkollü sürücülerin trafik kazaları yapmasına neden olmaktadır. Aşağıda bu konuyla ilgili görüşlere yer verilmiştir.
      Selzer ve Vinokur'a (1974) göre, tehlikeli bir şekilde araba kullanmak, alkolün etkisiyle öfkenin dışavurumudur. Alkoliklerin, intihara eğilimli oldukları bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, alkolikler, zaman zaman kendi araçlarını bir intihar aracı olarak kullanmaktadırlar. O halde, alkoliklerin yaptığı kazalar, genellikle intihar düşüncesiyle işlenmiş kazalardır. Aşırı alkollüyken araba kullanmak, trafik kazalarına neden olmaktadır. Bunun yanısıra alkollü olarak araba kullanmak, şiddeti, antisosyal davranışı, öfkeyi, paranoid duyguları, ölüm ya da öldürme isteğini de beraberinde getirebilmektedir. Özetle, alkollü olarak araba kullanma ile yollarda meydana gelen ölümler arasında sıkı bir ilişki vardır. (Akt. Huxley ve Chesterton, 1971). Yılmaz’a (1996) göre de alkol ve trafik kazaları arasında önemli bir ilişki vardır. Bu ilişkinin acı sonuçları, neredeyse hergün günlük gazetelerin sayfalarında görülmektedir. “Sarhoş sürücü can aldı”, “Sarhoş sürücü otomobiliyle evin çatısına uçtu”, “Alkollü araç kullanmanın acı faturası: 4 ölü, 2 yaralı”, “Düğün sonrası otomobil köprüden uçtu.” Bu başlıklar altındaki haberlerde, çoğunlukla gecenin geç saatlerinde içkilerin bolca içildiği bir yemekten, bir toplantıdan, bir düğünden sonra kullanılan araç ile yapılan kazanın öyküsü anlatılır. Little ve Clontz’a (1994) göre alkollü araba kullanmaktan kaynaklanan kazalarda ölüm oranı onbeş ile yirmidört yaş arası gençlerde son derece yüksektir. Ross’un (1993) yaptığı araştırma sonuçlarına göre de alkol kullanımının ölümcül trafik kazalarına yol açtığı bulunmuştur. Henderson’a (1987) göre, alkollü sürücüler yüzünden her yirmi dakikada bir ölümcül kazalar olmaktadır (Akt. Little ve Clontz, 1994). Miller ve Bilincoe’nun (1994) yaptıkları araştırmaya göre, tüm motorlu taşıtların üçte birinden fazlası, alkollü araç kullanan şöförlerin yol açtığı kazalarda parçalanmaktadır. Aberg’e (1993) göre, alkollü olarak araç kullanan sürücüler trafikte büyük bir risk yaratmaktadırlar. İsveç’te alkollü araç kullanan sürücülerin oranı yalnızca %1 olmasına rağmen kaza yapan sürücülerin %6 ile %11’inin kaza anında alkollü oldukları belirlenmiştir. Kanada’da ölümle sonuçlanan kazaların %43’de, Amerika’da ise %60’ında sürücünün alkollü olduğu saptanmıştır(Jonah ve Wilson,1993). Mc Lellan, Vingilis, Larkin, Stoduto, Macartney ve Sharkey’e (1993) göre de, Kanada’daki ölümlerin ve yaralanmaların büyük bir bölümü trafik kazalarından kaynaklanmaktadır. Alkollü araba kullanan sürücüler ölümcül olsun veya olmasın trafik kazalarının önemli bir kısmından sorumludurlar (Little ve Clontz, 1994). Selzer ve Vinokur’un (1974) yaptığı araştırmada da problemli gençlerin alkol alma ve tehlikeli biçimde araba kullanma eğiliminde oldukları görülmüştür. Bu gençler alkolün kendilerini daha saldırgan, korkusuz ve cesur yaptığını iddia etmektedirler. Farrow’a (1989) göre de, bireyin alkolün etkisi hakkındaki görüşleri, alkole bağlı tehlikeli araba kullanmayı etkileyen en önemli etkenlerden birisidir. Alkol; saldırgan, yabancılaşmış, kendini güçsüz hisseden kişilere güçlülük duygusu vermektedir. Basch, Di Cicco ve Malfetti’e (1989) göre, gençlerin alkollüyken de araç kullanmalarına yol açan faktörler şunlardır: 1) Bireyin alkollüyken, sarhoş olduğunun farkında olmaması 2) Alkolün etkisini tahmin edememesi 3) Alkollüyken de güvenli bir şekilde araba kullanılabilir gibi savunma mekanizmalarını kullanması. 4) Gençler arasında alkollü araç kullanmanın eğlence, özgürlük, yaşıtları tarafından kabul edilme gibi olumlu etkileri olduğu yolunda yaygın bir inancın bulunmasıdır. Bu faktörler yollardaki tehlikenin artmasına, trafik ihlallerine, ölümlere, yaralanmalara v.b. neden olmaktadır. Türkiye’de alkollü içki etkisinde araç kullanmak suçtur. Buna karşın ülkemizde alkollü içki etkisinde araç kullanılması sanıldığından daha yaygındır. Hemen hiç kimse gittiği bir lokantada, bir arkadaş evinde içki içtiği için arabasını kullanmaktan vazgeçmemektedir. Çok içkili olduğu halde arabasını kullanan hatta kendisini uyaran arkadaşına “Ne o yoksa korkuyor musun?” diye karşılık veren kişilerin sayısı az değildir (Yilmaz, 1996). Aslında sorun da buradan kaynaklanmaktadır. Alkollü kişinin kendine güveni artmakta, buna karşılık dikkati azalmakta ve refleksleri zayıflamaktadır. Araştırmalara göre erkekler, kadınlara göre sarhoşken araba kullanmaya daha fazla eğilimlidirler. 18-25 yaş grubundaki gençler daha çok trafik kazası yapmalarına rağmen bu gruptakilerin sarhoşken kaza yapma oranları diğer yaş grubundaki insanlardan daha yüksek değildir. Öte yandan 60 yaşın üzerinde alkollü araç kullananların sayısı bir hayli düşüktür. Resmi kayıtlara geçen sarhoşken kaza vakaları, toplam kaza vakalarının %15’ini oluşturmaktadır. Bu konuda yapılmış araştırmaların pek çoğu, kandaki alkol düzeyi ile kaza arasında nedensel bir ilişki olduğunu göstermektedir (Got, 1989). 
      Ülkemizde de 1 Ocak 1997'den itibaren uygulanmaya başlanan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na eklenen maddeler ile alkollü araç kullanmananın cezası artırılmış, hapis, ehliyete el koyma gibi zorunluluklar getirilmiştir. Ayrıca Psikoteknik değerlendirme ve psikiyatrik muayene sonucu ehliyetin geri alınması şartı da eklenmiştir . Bu yeniliklerin alkollü araç kullanımını ve dolayısıyla trafik kazalarını azaltmada önceki yasaya göre daha başarılı olabileceği inancındayız. Getirilen yenilikler diğer ülkelerde oldukça başarıya ulaşmış uygulamalardır. Ülkemizin de aynı şansa sahip olduğunu görmek oldukça sevindirici ve umut vericidir

 
 


Create Your Glitter Text

 
 

WebUzmanı 23/06/2008 :
Az yakıt harcamanın 10 formülü Petrol fiyatları 142 doları geçti. Türkiye’de, benzinin litresi 3.53 YTL’ye çıktı. Peki nasıl daha az yakıt harcanabilir? İşte uzmanı-ndan yakıt tasarrufunun püf noktaları Bu sorunun cevabını Peugeot 308 HDi ile İstanbul-Antalya parkurunda 100 km’de ortalama 3.5 litre yakıt harcayarak rekor kıran Erkan Altınsoy’a sorduk. İşte işin uzmanından yakıt tasarrufunun püf noktaları... Lastik basıncı: Lastik basıncının düşük olması tüketimi artırır. Lastik basıncının hangi aralıkta olması gerektiği sürücü kapısının içindeki bir plakanın üzerinde yazar. Burada belirtilen asgari değere dikkat edilmeli. Havalandırma ve soğutma: 80 km/s’ye kadar hızlarda aracın camları 3-4 cm açılarak havalandırılması yakıt tüketimini fazla artırmaz. Daha yüksek hızlarda camlar kapatılarak havalandırma fanı kullanılabilir. Bu da yeterli değilse, klimanın düşük oranda kullanıldığı bir ayar seçilmeli. Manuel klimada mavi çizgiden kırmızıya doğru yaklaşılmalı. Otomatik klimalı araçlarda ise klima 23-24 dereceye ayarlanmalı. Sabit hıza geçmek gerekiyor Mümkün olur olmaz, sabit seyir hızına çıkmak ve o hızda kalmak gerekiyor. 60km/s’ye kadar, 5’inci vitese en kısa sürede geçmek için, süratli şekilde hızlanmayı tercih etmek gerekir. 80-90 km’nin üzerindeki hızlar tüketimi artırır. Doğru vites seçimi önemli Motorun özelliklerine bağlı olarak yüksek vites seçilmeli. Vitesleri zamanında değiştirmek de yakıt tüketimini azaltacaktır. Dizel araçlarda 1.750-2.000 dakida/devirde, benzinli araçlarda 2.400 dakika/devirde vites yükseltin. Yokuşlarda gazı sabit tutun Yokuşta motora fazla yük bineceği için tüketim düz yola göre daha fazla olur. Tüketimi azaltmak için yokuştan önce düzlükte biraz hızlanmak, yokuşta gazı sabit tutmak ve hız azalsa da artırmamak gerekir. Yokuştan inerken yokuş yeterince dikse, gaz vermeden viteste inmek motora giden yakıtı tamamen kesecektir. Düşük devirde kullanın Motorun özelliklerini en verimli şekilde kullanmak için aracın torkunun hangi devirlerde en yüksek olduğuna dikkat etmek gerekir. Örneğin, dizel motorların en verimli ve en yüksek performanslı olduğu devirler (motordan motora değişmekle birlikte) 1.600-3.000 dakika/devir arasıdır. Bu da şu anlama gelir; herhangi bir viteste 3500 dakika/devirde gitmektense, vites büyütüp 2.000-2.500 civarında gitmek, yakıt tüketimi açısından çok daha verimlidir. Şehir içinde frene az basın Öndeki araçlarla belirli mesafe bırakarak ve trafiği dikkatle izleyerek öndeki araçların yavaşladığı durumlarda gazdan daha erken ayağınızı çekerek tüketimi azaltmak mümkün. Frene her bastığımızda verdiğimiz gazın boşa gittiğini unutmamak gerek. Trafik ışıklarının kırmızı olduğu görüldüğünde uzaktan gazı bırakmak ve vitesle yani motor freniyle yavaşlamak yakıt tüketimini azaltır. Trafik ışıklarının birçoğunda süreler gösteriliyor. 25 saniyeden fazla bir süre varsa, motoru durdurmak ve 2-3 saniye kala çalıştırmak tüketimi azaltır. En fazla 8 dakika kazanırsınız Yol boş olduğunda en yüksek viteste ve mümkün olduğunca düşük bir devirde gitmek yakıt tüketimini en aza indirir. Bazı araçlarda 130 km/s hızdaki yakıt tüketimi 80 km/s’ye göre iki kat fazladır. Otoyolda giderken 130 km/s yerine 110 km/s ile gitmek her 100 km’de yüzde 15-20 tasarruf sağlar. Gideceğiniz 100 km’lik mesafeye de sadece 8 dakika sonra ulaşmış olursunuz. Yol bilgisayarı kolaylık sağlar Yol bilgisayarı anlık tüketimi gösterir. Yol bilgisayarının yardımıyla motor devrini ve vites seçimini en düşük tüketime göre ayarlamak mümkün. Hız sabitleyici: Araç satın alırken hız sabitleyici tercih edilebilir. Otoyolda önemli oranda yakıt tasarrufu sağlıyor.

23/06/2008 :
KURALLARA UYALIM UYMAYANLARI UYARALIM

23/06/2008 :
EMNİYET KEMERİ HAYAT KURTARIR
 
 Jital.com Pagerank Servisi
 
Ziyaretci sayımız: Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol